Perşembe, Nisan 07, 2011

Nasıl Olur?

Nasıl olur da bir kurumun, hem de TSK gibi bir kurumun kendine yapılan alçakça saldırılara cevap vermesi anormal olur? Kayseri Belediyesi veya ÖSYM'yi kurum başkanları bile değil, bahsi geçen mevzularda kesinlikle tarafsız olması gereken Başbakan ve Cumhurbaşkanı sıfatını taşıyan kişiler salyalarla sümüklerle savunurken demokrasiyi hiç alkına getiremeyen beyin bug'ına sahip kişiler ve kalemlerinden pislik akan yazarlar bir kurumun kendini gayet nazik bir dille, belgelerle savunmasını neden garipserler?

Ki bahsi geçen yazı, eski ve halihazırda görevlerinde olan tutuklu TSK personellerini içeriden çıkarın anlamında bir yazı değildir. Özetle şu denmektedir:

"Bahsi geçen, darbe amaçlı olduğu ileri sürülen planlarla ilgili 2003'ten beri yeni bir belge yoktur. Geçen sene Gölcük'te bulunan dökümanlar da bunların bir kopyasıdır. Plan yapıldığı tarihte "a" mevkisinde olan şahıslar tutuklanmadan önce kuvvet komutanlığı kadar yüksek mevkilere gelmiş askerlerdir, o dönemlerinde de bu yönde en ufak bir delil mahkemenin huzurunda değildir. Tutuklama kararı verildiğinde yurt dışında görevde olan personeller gelip Türk adaletine teslim olmuşlardır.

Tutuklu yargılamak için mahkemenin, sanıklar aleyhinde kaçma veya delilleri değiştirme öngörüsünün olması gerekmektedir. Bu şartların yukarıdaki iki madde ile sağlanamadığı düşünülürse emekli ve çalışan personelimizin tutuksuz yargılanması gerekir."


Bunun neresi anti-demokratik? Bunun neresi darbeci ordu görüntüsü veriyor? Ya çok farklı görüyoruz ya da siz çok alakasız bir yere bakıyorsunuz.

KAZILAR

Bir de şu gömü mevzuları var. Hani bulunan silahlar, toplu mezar var diye açılan araziler. Hadi o tetikçi medya organlarının skandal diye sunduğu haberlerdeki son duruma göz atalım.

Toplu Mezarlar:
Bilinçli bir şekilde Ergenekon diye isimlendirilen(Emniyet tarafından bu ismin koyulduğu belli olmuştur) dava için getirilen gizli tanık-ki bu tanığın da gizliliği kalmamış, öz kız kardeşinin pezevenkliğini yapan, cinayetleri olan eski mahkum olduğu ortaya çıkmıştı- tarafından yönlendirilen mahkeme çeşitli yerlerde toplu mezar aramıştı. Belli gazeteler, televizyonlar, bu organize yıkım planına alet olarak TSK'nin toplu mezarlarının olduğunu bağırmıştı. Bahsi geçen kazılardan çıkan kemiklerin hepsinin hayvan kemikleri olduğu ortaya çıktı, malum medyadan ses çıkmadı.

Mühimmat Kazıları:
Lafı uzatmaya gerek yok hepiniz başlıktan neden bahsettiğimi anlıyorsunuz. Cumhuriyetin şu an vitamin halindeki evlatları da bu davayı, okullarda "Büyük İhanet" başlığı altında okuyacakları için hiç uzatmayayım.

Onlarca LAW silahı çıktı toprak altından. Doğrudur. Ama kullanılmış LAW'lar. Kullanılmış LAW silahı nedir bilmeyenlerimiz ve asla bilemeyecek aklı bir karış havada liboş kızlarımız için söyleyeyim: Çöptür. LAW tek atımlık, sonra çöpe atımlık bir silahtır. Hiç kimse kullanılmış LAW'ı bir daha kullanılabilir hale getiremez. Çok abartmış olabilirim şöyle diyeyim LAW, anlayacağınız dille "bomba"sı ve sevk fişeği silahla bütün bir roketatardır. Kurulup patlatıldığında bir daha mermi takılamaz, takılsa da sevk edecek madde de yandığından bir daha ateşlenemez.

Yüzlerce piyade mermisi çıkmıştır. Doğrudur. Ordudan(savaşan her ordudan) mermi çalmak çocuk oyuncağıdır. İçi temiz olup da bazılarının laflarına kanacak kadar salak olanların bile yapabileceği bir iştir savaşan ordunun mensubu olup da oradan mermi çalmak. Yüzlerce yolu var da birini paylaşayım. Kansız bir astsubay veya subay doğuda intikale çıkar, yanında götürdüğü bazı mermileri birliğe dönüşte kayda "şüpheli mahalde kullanıldı" olarak geçirir. O intikalde en üst rütbeli oysa ve işi askerlerden gizli yaptıysa(kayda geçirme işini) asla su yüzüne çıkmaz.

Heh bunları geçelim daha önce yazdığım konuya gelelim. TSK personeli yetişmiş personeldir. İşini, silahını, ne durumlarda çalışıp çalışmayacaklarını bilir. Onbaşı bile bilir ki bir mühimmat toprak altında gazeteye sarılı durursa kullanılamaz hale gelir. Darbe niyetli gömüldüğü iddia edilen mühimmat sadece gazeteye sarılıdır.

Burada hemen ordunun toprağa mühimmat gömüp gömemeyeceği konusuna gelelim. Silahlı Kuvvetler ülkesini her durumda savunmak zorunluluğu hisseder ve ülkenin savunması açısından her senaryoyu önceden planlar, belgeler. En ufak birlikte bile onlarca plan vardır. Plan plan diyoruz da burada da bir hata yapıyor olabiliriz. Bahsettiğim planlar koşulludur. Yani plandan kasıt, "yapılacak şeyler"den ziyade "şu durum oluşursa yapılacak şeyler"dir. Karşı konulamayacak hava saldırısıyla eldeki tüm mühimmatın kaybı gibi bir senaryonun olabilirliği varsa-veya birlik dışında gizli silah deposu gerektiren herhangi bir senaryo- TSK bir yerlere silah gömmüş olabilir. Olmaya da bilir. Onu bilemem fakat bahsi geçen kazıların iç yüzünün farklı olduğunu bilebilirim.

Çoğumuzun Odatv.com'da izlediği görüntülerde iki gün önce çok şiddetli kar yağışı alan Ankara'da yapılan kazıda bulunan gazeteye sarılı mühimmatın nemli bile olmadığı görülmektedir. Ayrıca polis tarafından mühimmat araması için yapılan kazının baştan savmalığı da kafalarımızda soru işareti oluşturmaktadır. Yine onbaşı bile bilir ki patlayıcı mühimmat olduğundan şüphelenilen yerlerde cerrah, arkeolog nazikliğinde ve dikkatinde, yavaş yavaş çalışma yapılır. Kahraman(!) polislerimizin yaptığı gibi patlayıcı mühimmat aranan yere gidip kepçe vurulmaz, tabi altında patlamayacak kullanılmış LAW'lar olduğunu bilmiyorsan.

İşte tüm bunlar kafanızda soru işareti oluşması için yetmelidir. Kendinize sormalısınız acaba kullanılıyor olabilir miyim diye. TSK özellikle 80 darbesinde telafisi çok çok zor olan hatalar yapmıştır. Bir çok insan TSK kaynaklı haksız şiddete maruz kalmıştır. Acaba milletimizin bu yarası başka birileri tarafından kaşınıyor, kanatılmaya çalışılıyor olabilir mi? Veya Kürt meselesi. Ülkedeki Türkmen dahil hiçbir etnik kimlikten ne iyi ne de kötü durumda olan Kürt kökenli Türk vatandaşlarımız yine bazı TSK, bazı hükümet yanlışları göz önüne çıkarılarak kanatılmak isteniyor olabilir mi? Veya bunun ülkemize, mahallemize, ocağımıza bir faydası dokunabilir mi?

Bu soruları sorarak ülkemizin en büyük ihtiyacının sakinlik, dinginlik ve tek hedef doğrultusunda hep beraber ileri atılmak olduğunu düşünmenizi arzuluyorum. Cumhuriyetimiz, devrimlerini sürdürememiştir. Akılcı, bilimci tavrını devam ettirememiştir.

Halen okuduğum, "Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri" isimli bir kitap var. Din dersinin seçmeli olduğu Atatürk döneminde okutulan ders kitabı. Az biraz cümleleri günümüze uyarlayıp basmışlar. Böylesine akıldışı bir konuda bile bahsedilen konu o kadar güzel, o kadar çocuğa hiçbir saçma düşünce aktarılmadan verilmiş ki şimdiki din kitabını bulup da okumaya korkuyorum.

Konu dağıldı toparlayıp kazılara geri dönelim. Bu kazılardan iki gün önce CIA tarafından Ankara'daki polis teşkilatına, 2 gün sonra yer altından çıkacak cins tip ve markadaki bombalar hakkında kurs verildiğini biliyor muydunuz? Biz bizzat kamera kayıdıyla, polisin ağzından mühimmatların önünde duyduk. Siz duymadınız mı?

Başka başka kızgınlıklarınız olabilir. Kişisel sebeplerden ötürü devlete de onun en büyük koruyucusu TSK'ya da kızgın olabilirsiniz, nefret edebilirsiniz. Ama bilin ki yapılanlar kişisel değildi, şahsi kabahatlerdi. Ordunuzu affedin. O sizden af dilemeyecektir. Irak ordusundan nefret eden kadınlar pis Amerikan askerinin altındayken, erkekleri bunları izlemek zorundayken keşke savaşabilen bir ordumuz olabilseymiş demişlerdir. Başkaların sikini kendi ordunuza sokmak için bu kadar hevesli olmayınız. Lütfen bu aldanmışlıktan uyanınız.

Sahi siz gerçekten duymadınız mı?


Y.S.